Marib’in kurtuluşu Suudileri niçin yıkıma uğratacak ve Batı Asya’yı nasıl sarsacak?

Marib’in kurtuluşu Suudileri niçin yıkıma uğratacak ve Batı Asya’yı nasıl sarsacak?
Raporlar, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaşına 300 milyar doların üzerinde para harcadığını gösteriyor. Altı yıl sonra, sadece Marib'in bu yolu kapatmasıyla, sağlam bir yenilginin eşiğinde. Marib, yakında bu savaşı sona erdiren şartları ve belki de bildiğimiz şekliyle Suudi güç projeksiyonunun sonunu dikte edecek şehir olacak.

 

Karim Shami

 

The Cradle

 

 

12 Kasım 2021

 

 

Hem Kitab-ı Mukaddes hem de Kur'an-ı Kerim'de zengin ve bilge bir krallık olarak anılan Saba'nın eski başkenti Marib, bir zamanlar güney Arap yarımadasının tamamına hükmediyordu.

 

Bugün Marib yeniden gündemde; ancak bu kez, kasalarını ve güçlerini tüketen altı yıllık bir savaşın ardından şimdi panik içinde geri çekilmekte olan Yemen’in işgalcilerinin son kalesi olarak.

 

Bu savaş 26 Mart 2015'te Washington'dan duyuruldu ve Suudi Arabistan tarafından, başkent Sanaa'yı birkaç ay öncesinde Yemen'in Ensarullah (Husiler) hareketine kaptırmış bir rejim olan devrik Abdurabbih Mansur Hadi hükümetini desteklemek için yönetildi.

 

Hiç de popüler olmayan Mansur Hadi hükümetinin geri dönüşünü zorlamak için sürü liderleri Suudi Arabistan ve BAE de dâhil olmak üzere 10 ülkeden oluşan bir koalisyon kuruldu. “Kararlı Fırtına Operasyonu” adı seçildi ve hava saldırıları başladı.

 

Ensarullah'ın zayıf olduğu değerlendirilmesi yapılıyor ve operasyonun en fazla birkaç hafta veya ay sürmesi bekleniyordu.

 

Ensarullah aksine galip gelerek, Suud ve BAE’nin düşman güçlerini büyüyen bir bataklığa kara birliklerini sokmaya ve Yemen'deki rollerini bölmeye zorladı.

 

Bugün, BAE esas olarak ülkenin güneyindeki stratejik limanları ve adaları kontrol ediyor. Suudiler ise kuzeyde Yemen ile olan geniş kuzey sınırı boyunca, doğuda Marib eyaletinin ve zengin petrol ve gaz yataklarının bulunduğu bölgede ve batıda, kıyı kenti Hudeyde’de bulunuyorlar.

 

Yemenliler için Marib'in önemi sadece petrol ve gaz yatakları ile sınırlı değil. Aynı zamanda kadim kültürü, Kur'an-ı Kerim'de adının geçmesi, önemli tarihi yerleri ve yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyılda inşa edilmiş antik Marib Barajı gibi su mühendisliği harikaları ile de önem arz ediyor. Ülkenin en büyüğü olan yeni bir baraj daha sonra eskisinin tarihi kalıntılarının yanına inşa edildi.

 

Suudi Arabistan, Marib'i savaş operasyonlarının kalesi haline getirerek, askeri üsler inşa ederek ve koalisyonun yanında savaşmaları için yerel kabilelere rüşvet vererek buranın önemini kabul etti. Riyad'ın askeri ve istihbarat operasyonlarının çoğu - hava saldırıları hariç -  kuzeydeki Husilerin kontrolündeki Sanaa şehri ve eyaletine karşı Marib’den başlatılmıştı.

 

Ensarullah bu saldırılara üç yıl dayandı, ardından 2018'de taarruza geçerek savaşı düşmanlarının üzerine yıktı. O zamandan beri grup, toprak kazanımlarını önemli ölçüde genişletti, Suudi Arabistan'ın sınırlarını istikrarsızlaştırdı ve askeri taktiklerini, drone ve füze teknolojisindeki yeteneklerini katlayarak geliştirdi.

 

Bu şaşırtıcı kazanımlar, koalisyonu 2018'de Hudeyde Anlaşması'nı imzalamak için müzakere masasına oturmaya zorladı. Anlaşma, her şeyden önce askeri açıdan Ensarullah için bir nimetti. Hudeyde ve Kızıldeniz limanı Sanaa'nın batısındadır ve müzakere edilen ateşkes, Ensarullah'ın şimdi sadece iki cepheye, doğuya (Marib) ve güneye odaklanmasına yardımcı oldu.

 

Öte yandan anlaşmanın, savaşın başlangıcından bu yana koalisyon güçleri tarafından kara, deniz ve hava kuşatması altında tutulan bir ülke için insani faydaları da vardı. Malların limana girmesiyle, ilaca, yakıta ve gıdaya taze erişim, Ensarullah'ın kontrol ettiği bölgelerdeki krizi azalttı.

 

2019'da Ensarullah doğuya doğru yürüdü, Suudi Arabistan içindeki savunma operasyonlarını artırdı ve Suudi hava saldırılarına misilleme olarak başkent Riyad'ı, havaalanlarını ve Aramco tesislerini hedef aldı. Drone faaliyetleri Dubai havaalanının kısa bir süreliğine kapanmasına neden olduğunda BAE de namlunun ucunda olduğunu anlamıştı.

 

BAE'nin varlığı, tamamıyla Abu Dabi ve Dubai'nin güvenliğine bağlıdır. Varoluşsal bir felaketten bir balistik füze uzağında olduğunu kavrayan BAE, Suudileri kendi hallerine bırakarak Marib'den çekildi ve güneye yöneldi. On ulustan oluşan koalisyon, hiçbiri diğerinin yanında savaşmayan ikiliye inmişti.

 

Sanaa için petrole erişim, limanlara erişimden daha yüksek bir önceliktir, bu nedenle Ensarullah ilk önce Marib'in bulunduğu doğuya doğru ilerleme kararı aldı. Her ne kadar tersi daha kolay olsa da - 17.000 km²'lik Marib büyük bir askeri varlığa ihtiyaç duyarken, Hudeyde limanı ve çevresi 1.000 km²'den daha az bir yer kaplıyor - Yemenli devrimciler öncelikle daha zor ve daha tehlikeli savaşı seçtiler.

 

Bugün, Marib'in tamamen kurtuluşu yakındır. 14 ilçesinden 13'ü şimdilerde Yemen'in elinde, geriye sadece Marib şehir merkezi ve petrol sahaları ile bir de büyük Suudi askeri üssü (Sahen Jin) kaldı.

 

Marib'in kurtuluşu Ensarullah için eşi görülmemiş bir zafer olacak ve Sanaa'yı tekrar dünya haritasına yerleştirecek. Husi isyancılar için büyük moral destek sağlamasının yanı sıra, Ensarullah Yemen'in hayati su ve petrol kaynaklarının kontrolünü ele geçirecek ve başkentin sivil halkını rahatlatacak. Grup tarafından kontrol edilen alanların daha fazla finansal istikrara sahip olmasına rağmen (1 $ = 600 Yemen Riyali, kontrolleri dışındaki bölgelerde 1.480 Riyali) savaş Sanaa'yı yoksullaştırmış durumda.

 

Marib'in kurtuluşu aynı zamanda Ensarullah'ın 30 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde 80'ini yöneteceği, doğu cephesini güvence altına alacağı ve kalan koalisyon güçlerinin üslendiği Hudeyde'ye hareket edeceği anlamına da gelecek.

 

Hudeyde ve Marib'in özgürleştirilmesinden sonra Suudi Arabistan Yemen'de karada çizmelerini kaybedecek ama acaba geri çekilip yenilgiyi kabul edecek mi?

 

Yemen'e karşı savaşın başını çeken ve aynı zamanda ülkesinin savunma bakanı olan Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman, bu oldubittiyi kabul edecek mi? Yoksa Suudi Arabistan altı yıl daha Yemen'i bombalamaya devam mı edecek?

 

Beklenmedik pek çok zafer elde eden Ensarullah şimdilerde bu Suudi kararlarını yönlendirebilecek bir konumda. Daha bu yıl, Yemenli devrimciler Sanaa'daki hava saldırılarına misilleme olarak Aramco ve Suudi havaalanlarını bombaladılar. Riyad, aradaki ilişkiyi net bir şekilde anlıyor -Sanaa'yı bombalamak, Aramco'nun vurulacağı anlamına geliyor- ve bu nedenle, savaş hâlâ şiddetli bir şekilde sürüyor olsa da, önemli bir caydırıcılık dengesi kurulmuş durumda.

 

Eylül ayında Marib'e yaklaşırken, Ensarullah lideri Abdülmelik el-Husi, “Ülkemizin tamamını özgürleştireceğiz ve Suudi liderliğindeki saldırganlığın işgal ettiği tüm bölgeleri geri alacağız” demişti.

 

Marib'in düşüşünden sonra Suudi Arabistan asla eskisi gibi olmayacak. Tüm olanaklarını ve büyük bir serveti Husileri dize getirmek için harcamış olan Riyad'ın, Arap ve Müslüman dünyasındaki etkisi azalmanın arifesinde.

 

Suudiler, vekilleri ve büyük mali bağışlar aracılığıyla tarih boyunca Müslüman toplulukları yönettiler ve devletlerin politikalarını dikte ettiler. Ancak dünyanın en zengin uluslarından birinin en yoksullarından birine karşı yürüttüğü gerçek bir doğrudan savaşta Suudiler büyük bir yenilgi almış oldu.

 

Marib'in düşüşünden sonra BAE'nin pozisyonu daha az net, ancak nihayetinde iki seçenekten biriyle karşı karşıya kalacak: Ya Ensarullah'ın taleplerine teslim olmak ya da Dubai ve Abu Dabi'de misillemelerle karşı karşıya kalmak.

 

Yemen geniş çinko, gümüş, nikel, altın, bakır ve kobalt madenlerinin yanı sıra petrol ve gaz sahalarına sahiptir. Suudiler, 1934'ten beri art arda gelen Yemen yöneticilerinin bu kaynakları çıkarmasına, geliştirmesine veya para kazanmalarına izin vermiyordu.

 

Yemen o zamanlar (belki de hâlâ) Suudilerin arka bahçesi kabul ediliyordu ve Riyad'ın güney komşusuna yönelik politikası tamamen, krallığın kurucusu Abdulaziz el-Suud tarafından çizilmişti. Onun sürekli alıntılanan meşhur sözü şöyledir: “Suudilerin izzeti Yemen’in zilletinde, Yemen’in izzeti Suudilerin zilletindedir!”

 

Bu sözlerin muazzam bir önemi vardı: Gelecekteki tüm Suudi hükümdarları için yol gösterici ilke, Yemen'e ne pahasına olursa olsun boyun eğdirmektir, aksi halde Krallık varoluşsal bir bedel ödeyecektir.

 

Ensarullah’ın bütün ipleri ele almasının yankıları tüm Batı Asya'da hissedilecek ve bu sadece, Yemenliler Suudi vilayetleri Cizan ve Necran'ı hâlâ Yemen'in bir parçası olarak gördükleri için olmayacak.

 

Yemen, Arap Yarımadası’ndan Irak'a uzanan çok sayıda kabilenin kendi kökenlerini bu ülkeye kadar sürdüğü için, genellikle “Arapların doğum yeri” olarak anılır.

 

Arap Yarımadası’nın diğer ucundaki Ensarullah, doğrudan Süveyş Boğazı’na giden Bab el-Mendeb boğazını da kontrol edecek. Bu onlara, tarihsel olarak Arap dünyasının “anası” sayılan ve Yemen'e karşı başarısız bir savaş başlatan bir ülke konumundaki Mısır üzerinde jeopolitik ve jeoekonomik nüfuz sağlıyor.

 

Ensarullah'ın Süveyş Kanalı'na erişimi kontrol etmesi İsrailliler için de bir kâbus olacak.  Tel Aviv ve Siyonizm, Husilerin can düşmanıdır ve İsrail'e giden hiçbir geminin bu boğazı geçmesine izin verilmeyecektir.

 

Çin ve İran ise bu jeopolitik karışıklığın büyük kazananları olacak. İran; petrolü olan, kendi silahlarını üreten ve Tahran'ın parasına, insan gücüne ya da kaynaklarına dayanmadan kendini savunabilen, Arap Yarımadası'ndaki ilk “ölümüne” müttefikini kazanacak.

 

Yemen'in coğrafyası Çin için de stratejik bir öneme sahip: Güneybatı kısmı Afrika'nın doğu kıyısına bakıyor ve Yemen’in, Bab el-Mendeb Boğazı ile birlikte Hint okyanusu ve Kızıldeniz üzerinden Akdeniz'e kadar uzanan 10'dan fazla büyük limanı var.

 

Yemen, Çin’in tek denizaşırı askeri üssüne sahip olduğu ve Etiyopya’ya bağlayan yollar ve demiryolları inşa ettiği Cibuti’nin yer aldığı Afrika Boynuzu'na en yakın Batı Asya ülkesidir.

 

ABD, Birleşik Krallık ve genel olarak Batılı ülkeler Yemen halkına yönelik saldırganlığı desteklediğinden, Ensarullah'ın Çin, İran ve diğer bağlantısız ülkelerle ittifak kurmayı seçmesi daha olası.

 

Raporlar, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki savaşına 300 milyar doların üzerinde para harcadığını gösteriyor. Altı yıl sonra, sadece Marib'in bu yolu kapatmasıyla, sağlam bir yenilginin eşiğinde. Marib, yakında bu savaşı sona erdiren şartları ve belki de bildiğimiz şekliyle Suudi güç projeksiyonunun sonunu dikte edecek şehir olacak.

 

 

Çeviri: Medya Şafak