Suriye yönetimindeki İdlib’den izlenimler

Suriye yönetimindeki İdlib’den izlenimler
Yerinden edilenlerin çoğu Türkiye'ye veya kuzey İdlib'e, bir kısmı da Suriye'nin diğer bölgelerine taşındı. Belediye başkanı birçok kişiyle temas halinde ve çoğunun geri dönmek istediğini söylüyor. Ancak silahlı gruplar (HTŞ/Nusra) ayrılmalarına izin vermek için büyük meblağlar talep ediyorlar.

 

 

Al Mayadeen

 

Tim Anderson

 

 

NATO medyası sürekli olarak, İdlib Eyaletinin üçte ikisini kapsayan HTŞ/Nusra/El Kaide hâkimiyet bölgesinin Suriye'yi temsil ettiğini söylüyor ve burası “ılımlı isyancılar” cennetiymiş gibi konuşuyor. Ayrıca, Suriye hükümeti 1,3 milyon kişiden söz ederken, onlar bu yerleşim bölgesinin 4 milyon kişiyi barındırdığını iddia ediyorlar.

 

Savaş propagandası temaları, görev bilinciyle bildirilen 'gerçekler' haline geldi: bu bir 'Suriye İç Savaşı'dır (Suriye, NATO'nun en büyük iki ordusu artı İsrail ve binlerce yabancı terörist tarafından işgal edilse bile), Suriye Hükümeti defalarca 'kimyasal silah' kullandı (yani, NATO misillemesini hak eden kitle imha silahları) ve (açıklanamayan bir nedenle: belki de safi kötülük yüzünden?) kendi okullarını ve hastanelerini bombalıyor.

 

Ancak bir başka İdlib daha var: Suriye'nin ulusal ordusu tarafından büyük bir bedelle kurtarılan o kısım.

 

Ağustos 2019'dan 2020'nin başlarına kadar, Suriye Ordusu Han Şeyhun, Marat al-Numan ve Serakip kasabaları da dahil olmak üzere İdlib eyaletinin güneydoğudaki üçüncü bölgesini kurtardı. Bu durum M5 otoyolunu, güneyden, Hama ve Güneydoğu İdlib üzerinden Halep’e giden tüm tüm trafiğe açtı.

 

Suriye Ordusu daha fazla ilerlemeye çalıştı ancak NATO güçleri El Kaide yerleşim bölgesini savunmak için Suriye’den operasyonlarına son vermesini istediler. Bu açık müdahale tehdidi, Rusya'yı Türkiye ile daha fazla görüşmeye ve Suriye’nin ilerlemesini durdurmaya yöneltti.

 

Ancak bu gelişme, işgal bölgelerindeki durumu sürdürmeyi tercih eden NATO önderliğindeki savaş koalisyonunun tekrarlanan müdahalelerinin yokluğu durumunda, Suriye'nin müttefikleriyle birlikte ülkeyi tüm terörizmden kurtarabileceğini gösterdi: Kuzey batı İdlib, kuzey doğudaki  'özerk' bölge, ABD işgalindeki Al Tanf bölgesi ve İsrail işgali altındaki Golan.

 

Kasım 2021'de, Suriye Ordusunun izniyle (çoğu Batılı gazetecinin çeşitli savaş bölgelerine girerken ABD birlikleri tarafından yetkilendirilmesi gibi) Suriye hâkimiyetindeki İdlib'i ziyaret ettim. Bir günde, ikinci büyük taşra şehri olan Marat al-Numan üzerinden güneydeki Han Şeyhun'a, stratejik kavşak kasabası Serakip'e gittik.

 

Han Şeyhun, önemli bir sivil nüfusa sahip gördüğüm tek İdlib kasabası. Belediye Başkanı Muhammed İskender, savaş öncesi nüfusun yaklaşık %10'unu oluşturan 600 ila 700 ailenin geri döndüğünü söyledi. Şimdilerde cephe hattının çok uzağında kalan bu kasaba, bir kısım yeniden yapılandırma faaliyetleri ve küçük pazarlarıyla huzurlu bir yer.

 

Yerinden edilenlerin çoğu Türkiye'ye veya kuzey İdlib'e, bir kısmı da Suriye'nin diğer bölgelerine taşındı. Belediye başkanı birçok kişiyle temas halinde ve çoğunun geri dönmek istediğini söylüyor. Ancak silahlı gruplar (HTŞ/Nusra) ayrılmalarına izin vermek için büyük meblağlar talep ediyorlar.

 

Küçük bir bakkal ile küçük bir çiftlik işleten ve eskiden otobüs kullanan İyad Sukheta Bey ile de konuştuk. Belediye Başkanı gibi, İyad da çatışmalar boyunca Han Şeyhun'da kalmış.

 

Silahlı grupların birçok kişiyi esir aldığını ve 17 yaşındaki oğlu da dahil olmak üzere yerli halktan pek çok insanı öldürdüğünü söylüyor. İnsanları kuzeye götürmek için otobüsünü kullanmasını istemişler ama o reddetmiş.

 

Nisan 2017'deki kimyasal silah hadisesini sorduğumda İyad, 2013'te Doğu Guta'da olduğu gibi mahkûmların kurban edilmediğini, Suriye hava saldırısının ardından silahlı grupların yerel halka doğrudan kimyasallarla saldırdıklarını ve pek çok kişinin öldürüldüğünü söyledi.

 

2017'de silahlı gruplar, kendi sahte bayrak katliamlarını kullanarak, (savaş karşı kampanya yürütmüş) Başkan Trump'ı Suriye'ye ilk füze saldırısını yapmaya kışkırtmak için Suriye Ordusunu itham ediyorlardı.

 

Marat al-Numan, kadim bir tarihe sahip ve Suriye güçleri ile Nusra/HTŞ çeteleri arasındaki ön cephede yer alan çok daha büyük bir şehir. Suriye Ordusu, son iki yılda etkili cephe hattını üç kez ileriye çekmiş olsa da, burada sivil yok. Yaklaşık 4 km kuzeydeki cephe hattı, silahlı gruplar tarafından sürekli yoklanıyor.

 

Birkaç yıldır kum torbalarıyla korunan ve Roma ve Bizans mozaikleriyle ünlü Marat Müzesi’ni de gezdim. Suriye'deki birçok cami, okul ve hastanede olduğu gibi, HTŞ/Nusra teröristleri burayı askeri karargâh olarak kullanmış, müzenin altına tüneller kazmıştı.

 

Cebel Zeytun (Zeytin Dağı) şu anda cephe hattının merkezinde yer alan, Suriye Ordusunun 9. Tümeni'nin önemli bir asker, tank, silah varlığını ve gözetleme ekipmanını öncü kuvvet olarak yerleştirdiği yüksek mıntıka. Yine de gerçek Marat cephe hattı kilometrelerce uzakta başlıyor.

 

Nusra/HTŞ, kasabadaki hastanenin çevresine barikatlar kurmuş ve içine küçük bir mescit yerleştirmişti. Katar, Almanya, İsveç ve Fransa'dan temin edilen malzemelerin (ilaçlar ve arabalar) kanıtlarını gördük. Silahlı grupların Suriye hastanelerini (örneğin Halep'te) ele geçirmesinin tipik modeli, önce mevcut tüm malzemeleri soymaları olmuştur.

 

NATO devletleri, BM'de Suriye'nin "toprak bütünlüğü" için verdikleri göstermelik desteğe rağmen, İdlib’den koparılan ve "Kuzey Suriye" adı verilen yerleşim bölgesini desteklemişti. Hemen hemen aynı şekilde ve uluslararası hukuka aykırı olarak, 'Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni hâlâ destekliyorlar. Bir ülkeyi parçalamak, tam bir "rejim değişikliği"nin başarısızlığından sonra, ikinci en iyi savaş amacıdır.

 

Yolun ilerisindeki ön cephede, Nusra/HTŞ'nin günlük küçük silahlı saldırılar yaptıkları ve ara sıra Suriye ordu mevzilerini bombaladıkları, yol ayrımındaki Serakip kasabası yer alıyor. İdlib'in kuzeyinde ve merkezinde bulunan birçok Türk üssünün arkasına, bazen de önüne saklanıyorlar. General J'ye göre bu saldırıların amacı, Suriye ve Türk güçleri arasında doğrudan çatışmaya yol açabilecek misillemeleri kışkırtmaktı.

 

Kaptan Y bizi, Ariha'ya giden yola bakan ve 1,7 kilometre ilerisinde bir Türk üssü olan cephe hattına götürdü. Bu mesafeleri çok iyi biliyorlar ve zamanı geldiğinde ülkelerini yabancı işgalinden ve NATO destekli terörizmden kurtarmaya hazırlar.

 

Suriye, ülkesini bölmeyi ve bazı parçalarını işgal etmeyi tercih eden NATO liderliğindeki savaş koalisyonu olmasaydı, uzun zaman önce terörizmi ortadan kaldırabilir ve toprak bütünlüğünü sağlayabilirdi. Bu koalisyon böylece, uluslararası sahada mahkûm edilmiş, yasaklı terör grupları için güvenli bir sığınak sağlamış oluyor.

 

 

Çeviri: Medya Şafak