İran-Suriye ilişkileri: Ahlaki ve ilkeli politika modeli

İran-Suriye ilişkileri: Ahlaki ve ilkeli politika modeli
Bu bağlamda Kemal Dîb Suriye Tarihi Üzerine adlı kitabında merhum Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın İran'la yakınlaşmasının nedenlerinden birinin "İran Devrimi’nin ahlaki erdemler taşıdığına ve liderliğiyle anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna" inanması olduğunu belirtmektedir.

 

 

Buseyna Allik

 

Almayadeen

 

İran Cumhurbaşkanı'nın Suriye ziyareti, İran İslam Devrimi'nin zaferinden bu yana iki ülke arasında gelişmesini sürdüren ve bölgedeki karmaşık koşullar altında 40 yılı aşkın süredir devam eden özel ilişkiye bir kez daha ışık tuttu.

 

İngiliz yazar Patrick Seale, Al-Assad: The Struggle over the Middle East [Esad: Ortadoğu Hâkimiyeti Mücadelesi] adlı kitabında bu ittifakın özelliğini şu sözlerle ifade etmiştir: "Esad'ın Camp David dünyasıyla yüzleşmek için yeniden yapılandırdığı dış politikasının en cüretkâr vasfı, hiç şüphesiz bölgede yepyeni bir gerçeklik yaratan İran Devrimi’nin yanında yer almasıydı.”

 

Olaylar bu ifadenin geçerliliğini kanıtlamıştır. Her iki taraf da tutarlılık ve kararlılıkla bir dizi zorlukla yüzleşmeyi başardıktan sonra bu ilişki birçok yeni olgu yarattı. Lübnanlı yazar Kemal Dîb'in Suriye'nin Çağdaş Tarihi: Fransız Mandasından 2011 Yazına adlı kitabında bahsettiği de budur. Yazar eserinde bu ittifakı tanımlarken "Suriye'nin İran ile ilişkisi 1979'dan bu yana derin ve istikrarlı bir nitelik kazanmıştır." demektedir.

 

Bu zorlu süreç, İran-Irak savaşı, İsrail'in Lübnan'ı işgali, Kuveyt'in işgali, Amerika'nın Irak işgali ve 2011'den bu yana Suriye'ye karşı yürütülen savaş gibi en tehlikeli istasyonları geride bırakmıştır.

 

Bu ilişkinin farklılığının ortaya çıkmasının doruk noktasını iki aşama temsil ediyordu: Birincisi Suriye'nin İran-Irak savaşında İran'ın yanında yer alması, ikincisi ise İran'ın Suriye'yi son çileli döneminde tüm imkânlarıyla desteklemesiydi.

 

Cumhurbaşkanı Esad mevkidaşını kabulünde bu konuyu şu sözlerle ifade etti: "İki ülke arasındaki ilişki sadakat üzerine kurulmuştur. İran'a karşı haksız bir savaş yürütüldüğünde Suriye, o zamanki tehdit ve ayartmalara rağmen İran'ın yanında durmakta tereddüt etmedi. Suriye'ye karşı savaş açıldığında da İran, tehdit ve kışkırtmalara rağmen her türlü siyasi ve ekonomik desteği sağlamakta tereddüt etmedi." Cumhurbaşkanı Esad sözlerini şöyle sürdürdü: "İran bize kanını sundu ve kan, bir insanın diğer insanlara sunabileceği en değerli şeydir."

 

 

13 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Şam'a gerçekleştirdiği ziyaret siyasi, askeri ve ekonomik açıdan zengin çağrışımlara sahip. Ancak en önemlisi bu ziyaretin bölgesel ve küresel dönüşümlerin yaşandığı bir döneme denk gelmesidir ve bu durum ziyarete farklı ve istisnai bir boyut kazandırmıştır. Tüm bu yılların ardından, İran-Suriye ilişkileri, sürekli değişen pek çok olgunun ortasında bölgedeki en önemli sabitelerden biri gibi görünüyor.

 

Bu da ilişkinin sadece çıkarlara dayalı olmadığı, daha ziyade ileri düzeyde karşılıklı etik ile karakterize edilen ilkeli bir ilişki olduğu sonucuna götürmektedir. Bu bağlamda Kemal Dîb Suriye Tarihi Üzerine adlı kitabında merhum Cumhurbaşkanı Hafız Esad'ın İran'la yakınlaşmasının nedenlerinden birinin "İran Devrimi’nin ahlaki erdemler taşıdığına ve liderliğiyle anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna" inanması olduğunu belirtmektedir.

 

 

Çeviri: Medya Şafak