"İmad Muğniyenin Büyüleyici Biyografisi"

"İmad Muğniyenin Büyüleyici Biyografisi"
İmad Muğniye, "Şii mezhebini kabul edip Şii olan bazıları, Filistin'de bize bağlı veya Hizbullah'ın Filistin kolu gibi bir örgüt kurmaya çalıştılarsa da bunu kabul etmedik ve etmeyeceğiz" diyordu.

Mukavemet Şehitlerinden İmad Muğniye'nin Büyüleyici Biyografisi

İbrahim Emin

Al-Akhbar


İmad Muğniye, Beyrut'un güney banliyölerinin birinde Şiyeh (Chiyah)  bölgesindeki mahallede 25 ocak 1962'de dünyaya geldi. Babası Fayez Muğniyye, annesi Amine Seleme. İlkokulu bu mahallede okudu. Cihad ve Fuad adlı çocuklarını da kaybetmiş olan ailesiyle yaşadı.

Onlu yaşlarında, yaz ve hafta sonları tatillerinde, Chiyah bölgesinin ana caddesi olan Abdülkerim Halil caddesinde, küçük bir lokantası olan babasına yardım ediyordu. Akşamları ise,  evin yakınlarında Şeyh El Kabisi ismiyle bilinen camiye giderek boş vakitlerini değerlendiriyordu. Daha 13 yaşında iken İmad, Necef-i Eşref'e, ilim merkezine gitmeye karar verir ama bu yolculuğu son anda iptal etmek zorunda kalır.

13 Nisan 1975'te Lübnan'da Ayn El Rummaneh'te -babasının lokantasından 50 metre uzaklıkta- iç savaş patlak vermesinin ardından askeri hayatı başlamış oldu. Eski Sayda yolu -Chiyah ve Ayn El Rummaneh'i bölen yol- savunma amaçlı beton blokların ve topraktan barikatların olduğu sıcak bir cepheye dönüştü. Ayn El Rummaneh'te bir tarafta Falanjistler diğer tarafta ise  Ulusal Hareket ve Filistinli fraksiyonlar vardı. 14 yaşındaki İmad, işte bu aralarda sol fraksiyonları ve çeşitli fikirlerini öğrenip aralarına karışmış olabilir.

Komünistlerle arkadaşlıklar kurdu ve onların fikirlerini öğrendi. İlgisini en fazla çeken Troçki oldu. Daha sonra disiplinlerine ve derinliklerine hayran kaldığı, Suriyeli milliyetçiler ve toplumcuların arasına karıştı. Bütün bunlar, Lübnan'da herhangi bir tarafa, gruba veya hizbe üye olmasına neden olmadı. Chiyah'taki diğer gençler gibi İmad da, gece ve gündüzünü, sivilleri keskin nişancılardan korumak için barikat kurma çalışmalarına ortak olmakla geçiriyordu. Yaşından dolayı sınırlı yardımı dokunuyordu. Daha sonra, geceleri, koruyuculuk yapan muhafızlara katılmaya başladı ve Filistinli militanlarla tanıştı. Onlardan Filistin ile ilgili hikayeler dinlemeye başladı. Annesinin payına düşen ise geceleri onu bin bir türlü sıkıntı içinde aramak oluyordu. Geceleri onu eve götürüyordu o da sabahları evden tekrar çıkıyordu. Amine, nelerle karşılaşacağını bilmiyordu. 1984 haziranında,  Amine ve Fayez, en küçük oğulları Cihad'ı kaybetti. Cihad, Bir Al Abid'te Allame Muhammed Huseyn Fadlullah'ın evinin hedef alınıp bombalanması sonucu şehit düştü. 10 yıllık bir zamandan sonra da ortanca oğulları Fuad'ı da kaybettiler. Fuad, Mukavemet'in oluşumda yer aldı. İsrail istihbaratı tarafından  bombalı saldırıda, güney banliyölerinin birinde, El-Safir bölgesinde şehit edildi. Valide hanım, kaderin ona daha neler -3. oğlu Hac İmad'ın 2008'deki şehadeti- sakladığını bilmiyordu.

İmam Seyyid Musa El-Sadr'ın fikirlerine gösterdiği ilginin yanında, dini eğitiminin de açık bir etkisiyle genç İmad, bölge halkı çocuklarının yaptığı gibi, Yoksunlar Hareketinin (El-Mahrumin Hareketi) faaliyetlerine katıldı. Ama Filistinli devrimcilerin fikirleri onu daha çok doyurdu ve kendini, o zamanların en önde gelen fraksiyonu olan Feth hareketine daha yakın hissetti. Kısa bir süre sonra da Beyrut ve civarındaki kamplarda askeri eğitim görme fırsatını yakaladı ve bir fraksiyonun, nitelikli bir komutanı olabilecek düzeye geldi. İmad, Zehrani Kampında (Ebu Luey Kampı), Şehit Delel El-Mağribi'nin eğitim gördüğü kampta, eğitim aldı.  

İmad ve Fetih

Fetih'in merkezinde, Chiyah'ta, Ebu Hasan Hadr Seleme (İsrail'in 1999'da suikast ile şehit ettiği Ali Dib) yaşıyordu. Ebu Hasan aynı zamanda ''Ebu Hasan El-Beletin (Platin)'' adıyla da biliniyordu. Birden fazla yaralanma yaşadığından ve vücudunun bir çok yerine yerleştirilmiş platinlerden dolayı El-Beletin adıyla anılıyordu. Ebu Hasan, genç İmad'ı çok beğendi ve onda çalışıp gelişecek ve çok iyi yerlere gelebilecek bir ışık gördü. Kısa süre sonra Ebu Hasan, İmad'ı yardımcısı yapmaya karar verdi.

1980 Nisanında Seyyid Bakır El-Sadr'ın Irak'ta şehit edilmesi ile beraber ilgisini bu doğrultuya çevirdi. Irak'ta yönetimde bulunan Baas'a karşı durma sorumluluğu hissetti. Baas'ı, Emel hareketindeki liderleri ve din alimlerini -İslami Komiteler diye biliniyordu- hedef almakla suçladı. Hac İmad silahlı Baasçılarla karşı karşıya geldi ve onlarla çatışmalar yaşadı. Bu olaylar, 1981 yılının ilk çeyreğinde Fetih hareketinden tamamen ayrılmasına neden oldu.

İsrail İşgali

Hacı İmad, haziran-1982'de, İran-Meşhed'te kutsal mekanları ziyaret ederken, İsrail Lübnan'ı işgal etmeye başladı. Kaynaklarından haberleri duyar duymaz Suriye'ye oradan da Lübnan'a geçiş yaptı. Yolda, Lübnanlı bazı silahlı birlikler onu kaçırdı ardından siyasi müdahalelerle bırakılması sağlandı. Fetih hareketinden ve Filistinli diğer fraksiyonlardan arkadaşlarıyla buluşmak için Beyrut'a tekrar giriş yaptı. Hac İmad bir merkezden diğerine, bir mekandan diğerine,Güneydoğu Beyrut'tan, Güneybatı Beyrut banliyölerine yol alıyordu. Şatilla'da iken bir çatışmada ayağından yaralandı ve kısa bir süre yatağında iyileşmeyi beklemek durumunda kaldı. Faaliyetlerine daha sonra, yakın ilişkileri olduğu Ebu Cihad (Halil Vezir) ile devam etti.

Filistinli liderler ve fraksiyonlar Beyrut'u terkettiğinde, Hacı İmad bir çok silah deposunu öğrenmiş oldu. Hacı İmad; daha sonra İslami Mukavemet diye bilinecek olan, ilk zamanlardaki çekirdek arkadaş çevresini topladı. Beyrut'un batısında ve güneyinde Mukavemet için gruplar topladı ve düşman devriyelerine karşı operasyon silsileleri başlamış oldu. Pusular, keskin nişancılar ile saldırılar ve düşman askeri topluluklarını füzelerlehedeflemek  ve 11 Kasım 1982'de, İslami Mukavemet, Lübnan'ın güneyinde Sour (Tyre) kentinde şehadet operasyonu ile askeri karargah merkezini vurmak suretiyle ilk spesifik operasyonunu gerçekleştirmiş oldu.

Bu zamanlarda Hacı İmad, Filistinli fraksiyonlarla ilişkilerini canlı tuttu. Liderlerin ve militanların, Beyrut'tan ayrılıp Tunus,  Yemen ve Sudan'a gitmesiyle, aralarında çatlaklar oluşmaya başladı. Hacı İmad bir uzlaşma sağlayabileceğini düşündü ve İsrail'e karşı müşterek operasyon hazırlama çalışmalarına başladı. Hacı İmad, bir çok direnişçi ile yakın ilişkileri sayesinde; Lübnanlı, Filistinli ve İslami Mukavemetten gruplarla beraber müşterek bir şekilde gerçekleştirilen operasyonların liderliğini yaptı. Hacı İmad, bir çok Filistinli fraksiyona silah yardımında bulundu ve onlara lojistik destek sağladı.

Filistin kamplarından bir kaç tanesi ile Emel hareketi arasında çatışmalar yaşandığı zaman da Hacı İmad, gidişat daha da ağırlaşmadan çatışmaları durduran ve sorunları çözmeye çalışan bir rol üstlendi.

1984 yılında, Hacı Ali Dib (Ebu Hasan Hadr Seleme) Fetih hareketinden ayrılıp, teşkilatı ile beraber Mukavemete katıldı ve Hacı İmad'ın sağ kolu olarak ona destek oldu. Ebu Hasan örgütsel çalışmalarda çok yer almadı. O daha çok operasyonel faaliyetlerle uğraştı. Bu görevine, daha önce bir kaç defa girişilen ve başarısız olan suikast girişimlerinden sonra 1999'da aracının hedef alınıp Sayda'da şehit düştüğü ana dek devam etti.  

Ebu Ammar ve Ebu Cihad İle Beraber

Hacı İmad'ın, Filistinli lider Yaser Arafat'ın nezdinde özel bir yeri vardı. Düşmana karşı silahlı mücadelenin öncelikleri konusunda aralarında geniş farklılıklar olsa da birbirlerine sonsuz güven ve saygı duyarlardı. Ebu Ammar, Hacı İmad ile sürekli iletişim halinde olur ve görüşlerini önemserdi. Bu konuda Ebu Hasan'ın büyük rolü vardı. İkili arasında elçi gibi görev yapıyordu. Ebu Hasan Ebu Ammar ile, ister Tunus'ta olsun ister Mısır veya Yemen'de, nerede olursa olsun buluşuyor, ondan Hacı İmad'a ''Sevgili Oğlum'' diye hitab eden mesajlar taşıyordu.



Ebu Cihad ile (Halil Vezir) Hacı İmad arasındaki bağlantılar, Ebu Cihad Tunus'ta şehit olana kadar kesilmedi. Aralarında gizli haberciler ve kanallar vardı. Kimse bu konu hakkında bir şey bilmiyor.

Hacı İmad güneydeki banliyölerde, özel ofisindeki ziyaretçilerine, Hizbullah'ın Mukavemet sahasındaki hiç bir gruba, tarafa ve hizbe engel olmadığını açıklıyordu. Hizbullah hakkında bazı eleştiriler ve Suriye ile birlikte Mukavemeti kuşatmaya çalışmakla ilgili suçlamalar duydu. Hacı İmad o anda duygusal davranmadı. Hemen iç savaştan sonraki Lübnan ve güneyindeki genel durumu anlattı. Mukavemetin içinde rolü olan hiç bir hizb ile ilgili herhangi bir eleştiriyi kabul etmediğini söylüyordu. Hizbullah dışındakilerin yaptıklarıyla ilgili elinde bir çok bilgi vardı. Ama o, sahadan çekilmek zorunda kalan diğer güçler ile ilgili bir çok şeyi ayrıntılarıyla anlattı. Siyasi şartların getirdiği zorlukları inkar etmiyordu. Hacı İmad sıkı bir şekilde ''Bütün savaş çeşitlerine direndik. Kuşatmalar, baskılar... Ama Mukavemetin öncelikleri ve korunması, her şeyin üstünde yer tutar. Mukavemetin bekası için çok kanımız döküldü” dedi.

Hacı İmad daha sonra Filistin ile ilgili konuştu. Hizbullah'ın hedefinin açık olduğunu ve bunun İsrail'i ortadan kaldırmak olduğunu söyledi: ''Bu, tartışılacak bir mesele değildir. Dünyada herhangi bir tarafın, İsrail'in bekasını meşru gören karar alması bizi ilgilendirmiyor. Biz gerçekçi olmayan şeylerden bahsetmiyoruz. Elimizde diğerlerini de ikna edecek bilimsel sebepler var. İsrail'in bitiriliş meselesi, bizim yaptıklarımızla ilişkilidir. Filistin halkı bu meselenin içindedir, Arap ve İslam dünyası da bu meselenin çevresindedir.''

Hac İmad aniden durdu ve yardımcısı ile bir kabinde, stratejik adımlar hakkında bir şeyler konuşmaya başladı. Sonra ziyaretçisine döndü ve ''2000 yılındaki kurtuluştan sonra, düşman hakkında ve yapabileceklerimiz konusunda daha çok şey öğrendik ve Filistin'in özgürleştirilmesinin de gerçekleştirilebilir olduğunu da gördük. İsrail'i ortadan kaldırmak için bir komite kurduk. Mukavemetin içinde, burada, Filistin ile alakalı özel bir birim var. Biz Filistinlilerin yerine bir faaliyette bulunmuyoruz, bulunmayız. Ama siyasi, ahlaki ve dini olarak düşündüğümüz zaman,  Filistinli direnişçilerin bütün ihtiyaçlarını karşılamamız gerekiyor. Sadece şimdilerde kaldıkları yerlerde desteklerimizi sunarak değil, işgalciye karşı birlikte savaşarak ve onu kademeli de olsa işgal ettiği topraklardan kovarak destek olmalıyız.''

Olaya daha da netlik kazandırmak için devamında, bazı gizliliklerden dolayı çok fazla bilgi veremeyeceğini söyleyerek, Hizbullah'ın, Mukavemetin Filistin'deki, istisnasız bütün fraksiyonlarıyla güçlü ilişkileri olduğunu belirtti. Aksa Şehitleri Tugayı hakkında güçlü bir şekilde şunları söyledi: ''Filistin'deki laikler ve solcular, beraber çalışmamızdan sonra ortaya çıktı. Şu anda Hamas, İslami Cihad ve diğer ciddi güçlerle, düşmana karşı Mukavemette stratejik ittifakımız var. Biz Filistin'de herhangi bir örgütü şekillendirilip, bize dini, siyasi, idari veya örgütsel olarak bağlı olmasını kabul etmiyoruz. Şii mezhebini kabul edip Şii olan bazıları, Filistin'de bize bağlı veya Hizbullah'ın Filistin kolu gibi bir örgüt kurmaya çalıştılarsa da bunu kabul etmedik ve etmeyeceğiz. Fitnenin, mezhepsel ve hizipsel fikir tartışmalarının engellenmesi ve farklıklıların sadece, işgalciye karşı mukavemetin nasıl başarı kazanabileceği konusunda olmasını istedik.''

Filistin Sahasındaki Varlığı

Hacı İmad'ın Hamas ve İslami Cihad liderleriyle özel bağlantıları vardı. Filistin ayaklanmalarına mali ve basın yardımı yapıyordu. Cihad hareketinin eski lideri Şehit Doktor Fethi Şikaki ile sağlam ilişkiler kurdu. Şikaki'den sonraki lider, Doktor Ramadan Abdullah Şellah ile de bu ilişkileri devam ettirdi. Hamas'ın iç ve dış liderleri ile de ilişkiler inşa etti. Hatta bazıları belki bilmiyordur ama Hacı İmad şahadetinden bir saat önce Hamas lideri Halid Meşal ve hareketten diğer liderler ile birlikte Şam'da bir toplantıdaydı.

Hacı İmad, Ebu Ammar ile kurduğu bağlantıların yanında, meydandaki direnişçilerin ihtiyaçlarını karşılamayı ihmal etmiyordu. Hamas ve Cihad hareketleriyle de irtibattaydı. Kadroların ve militanların, askeri eğitimleri, bilgi edinmeleri ve gerekli çalışmaları gerçekleştirebilmeleri -daha sonra işgal altındaki topraklara dönüp mücadele edebilmeleri- amacıyla onların, Filistin'den Suriye'ye, Lübnan'a ve İran'a geçmelerini sağlıyordu. Hüsnü Mübarek rejiminin güvenlik güçlerinin dayattığı zorluklara ve kuşatmalara rağmen bu geçiş mekanizmaları geliştirilebilmişti.

Hacı İmad işgal altındaki topraklarda herhangi bir ihtiyaç halini veya direk meydanda hazır bulunulması gerektiğini hissettiği zaman, gönderilmesi gerekenleri göndermekten çekinmiyordu. İsrail'in -en az iki defa- Hizbullah'tan direnişçileri tespit edip tutuklamayı -ister kendi çabaları sonucunda, ister direnişçilerin hatası nedeniyle, ister Filistin hükümetlerinin içindeki ajanların yardımıyla olsun- başarmasından sonra Hacı İmad o direnişçilerin hapishanelerde uzunca süre kalmalarına izin vermiyordu. Düşmanın askerlerini kaçırma operasyonuyla direnişçilerin bırakılmasını sağlıyordu.Filistinlilere, düşmana karşı mücadelede mali, silah, ve lojistik yardımlarda bulundu. Mukavemetin içinde, Filistin'e özel bir birim kurdu ve bunların gereksinimlerini karşıladı. Bu birim, Filistinli gençleri yönlendiriyor  ve Filistin'e silah gönderiyordu.

Askeri dayanırlık için, direnişin esas merkezlerine -Hamas, Cihad, Aksa Şehitleri, Halk Komiteleri ve diğerlerine- hafif ve orta silahlar sağladıktan sonra Hacı İmad, Mukavemet liderlerine, Filistin direnişine destek kapısını açık bırakma kararını aldırdı. Suriye ve İran da stratejik ve ek yardımlar sağladı. Mukavemetin, düşmanla taktiksel denge ve mücadele kazanımları için, çeşitli teknik üretimler yapmasını sağladı. Silah mühendisliği, sniper, zırh-deliciler ve füzeler konusunda disiplinler ve oluşumlar kurmayı ihmal etmedi. Bunlara ek olarak düşmana karşı gerilla savaşına hazır olmak için örgütler kurdu. Hatta İzzettin Kassam tugayından iki üst düzey lider ''Hacı İmad Gazze savaşında bizimle birlikteydi'' demiştir.

Hacı İmad bir direnişçi ile diğeri arasında ayrım yapmıyordu. Filistin'in etrafına örülen çemberler, duvarlar, kuşatmalar ve düşmanın varlığına rağmen, ne denizin dalgaları, ne de engebeli araziler ve dağlar Filistin'e silah ulaştırmasını engelleyebilmiştir.

Çev: Hasan Sivri

medyasafak.com