Spekülasyon tuzağına düşmek istemiyoruz ve söyleyebileceğimiz tek şey, özellikle Gazze Şeridi'ndeki büyük zaferin ve Süleymani'nin danışmanı ve Lübnan, Batı Şeria, Gazze Şeridi, Irak ve belki de Yemen'deki direnişi silahlandırma konusunda en önde gelen İranlı yetkililerden biri olan Şehit Seyyid Razi El Musevi suikastının ardından gerçekleşeceği için, bu konuşmanın yeni şeylerle dolu olacağıdır.
Pazartesi günü denizde tehlikesizce patlayan roketin taşıdığı mesaj şuydu: İran İsrail’in iki ana limanını -bunlardan birinde İsrail deniz kuvvetleri karargâhları yer alırken ikisi de Amerikan 6. Filosu savaş gemilerince ziyaret edilmektedir- bloke etme araçlarına sahiptir.
İşgal edilmiş Filistin toprakları halkı da bu çatışmanın kapsamlılığını ve nihai sonucu doğuracağını anladıklarında silahları ellerine alıp Afganistan sınırlarında başlayarak Bab el-Mendeb’e ve ötesine uzanan Direniş Ekseni’ndeki kardeşlerinin yanında dövüşecekler.
Ana akım medyada nihayet yayılmaya ve küresel kolektif şuurda yer etmeye başlayan bilgilere rağmen Suudi emperyalizminin Yemen’deki kanlı tarihi hala büyük oranda keşfedilmiş değildir.
Riyad, İslam ve Arap ülkelerinin liderlerini bir araya toplama kabiliyetini ortaya koyarak, Amerikalı efendilerine karşı bozulan imajını düzeltmeye çalıştı. Ancak füzelerin geçtiğimiz 19 Mayıs'ta Trump'ı karşılaması daha iyi bir “hoş geldin” oldu.
Amerikan Savunma Bakanlığı’nın web sitesine göre CENTCOM (ABD Merkez Komutanlığı) Komutanı General Joseph L. Votel, Amerikan Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesine yaptığı açıklamada (9 Mart), “ABD Merkez Komutanlığının karmaşık sorumluluk sahasındaki en ciddi tehdidi arz eden gücün İran olduğunu” söyledi.
"Bugün Suudilerin Batı ile olan bağlantı noktaları ciddi bir varoluşsal tehdit ile yüz yüze. Husiler eğer Bab el-Mendeb'de bir gemi batırabiliyorsalar, bu durum petrol tankerlerini de kesinlikle batırabileceklerini gösterir ve eğer vaziyet buysa Suudilerin kucaklarında çok ciddi bir sorun var."