İran'ın Hizbullah'a verdiği Fatih 110 füzesi İsrail'in yeni kabusu oldu

İran'ın Hizbullah'a verdiği Fatih 110 füzesi İsrail'in yeni kabusu oldu
Tahran'ın Hizbullah'a karadan karaya Fatih 110 füzesinin en etkili modelini gönderdiğini ilan etmesi, İsrail gazetesi Yediot Ahronoth'a göre İsrail ordusunun kabusunu daha da şiddetlendirdi. Peki bu nasıl bir füze ve İsraillilerin "dengenin bozulması" teorileri açısından ne anlam ifade ediyor?

 

 

Yahya Debuk

 

Al Akhbar

 

 

Tahran'ın Hizbullah'a karadan karaya Fatih 110 füzesinin en etkili modelini gönderdiğini ilan etmesi, İsrail gazetesi Yediot Ahronoth'a göre İsrail ordusunun kabusunu daha da şiddetlendirdi.  Peki bu nasıl bir füze ve İsraillilerin "dengenin bozulması" teorileri açısından ne anlam ifade ediyor?

 

Fatih 110 füzesi, 2012 yılında ortaya çıkan Fatih 110-D1 füzelerinin dördüncü nesil geliştirilmiş hali. Bu model yüksek hızı ve hedefi vurmasındaki keskinlikle temayüz ediyor. 300 km menzile sahip olup 500 kg savaş başlığı ile mücehhez ve başlık ağırlığının azaltılması durumunda menzilinin artması özelliğine sahip. Füze aynı zamanda yeni bir güdüm sistemiyle teçhiz edilmiş ve hedefi %100 oranında bir isabetle vurabiliyor.

 

Fatih 110 füzesinin bu dördüncü nesil sürümü önceki üç modelden daha güçlü ve ileri. Katı yakıtla çalışıyor ve bu durum çok hızlı bir şekilde, başka ön hazırlıklara ihtiyaç duymadan fırlatılmasına imkan tanıyor. Aynı şekilde "iğne ucu hedefleme sistemi" hava koşulları ne olursa olsun yolundan şaşmamasını sağlıyor. Başka bir ifadeyle füzelerin bu nesli hızlı ateşlenmesi ve fırlatılma öncesi hazırlıkların kısalığıyla öne çıkıyor.

 

Bu füze saatte 4533 km hıza ulaşabiliyor, bir başka deyişle HaKirya, Tel Aviv'deki Savaş Bakanlığını ve İsrail Genel Kurmayını 500 kiloluk bir savaş başlığıyla iki dakikada, 300 kilogramlık bir başlıkla ise bir dakikadan kısa süre içinde vurabilme kapasitesine sahip.

 

7 adet Fatih 110-D1 füzesi Tel Aviv'in tüm füze savunma sistemini etkisiz hale getirebilir. Lübnan'ın enerji santrallerine yapılacak bir İsrail saldırısı durumunda bu yeni model füzelerden sadece bir tanesi bir dakikadan kısa süre içersinde İşgal Edilmiş Filistin'in kuzeyinde yer alan Hadera'daki en önemli enerji merkezini vurabilme imkanına sahip. İsrail ağzıyla konuşursak, bu durum İsrail'i ve vatandaşlarını "taş devrine" döndürecektir.

 

İsrail açısından bu tür bir füzenin Lübnan'a nakli "dengenin bozulması" teorisinin delinmesi demek. Bu füzeler savaş zamanında karşılıklı yıkım kapasitesi sunuyor ve savaş olmadığında da İsrail'in tam kapsamlı bir saldırı başlatmasını engelleyerek iki taraflı bir caydırıcılık sağlıyor. Böylece angajmanın kurallarını belirlemek iki tarafa kalıyor. Hiç şüphe yok ki, diğer kapasitelerine ek olarak bu füzelerin Hizbullah'ın eline geçmesi bu kurallar bağlamında Parti için olumlu neticeler doğuracak ve İsrail'in Lübnan'a saldırı kararı almadan önce çok ciddi düşünmesini sağlayacaktır.

 

Fatih 110 füzeleri İsrail'i son birkaç sene içersinde Lübnan'a kapsamlı bir saldırı yapmaktan alıkoyan birkaç caydırıcı faktörden sadece biri. Hatta sınırlı bir saldırı bile çok geniş ölçekli bir yüzleşmeye neden olacaktır. Lübnan'ı, halkını ve altyapısını diğerlerinin yanında bu silah korumuştur, yoksa İsrail ülkeye acımış değildir.

 

Peki bu durum Tel Aviv'in Lübnan'a kesinlikle saldırmayacağı anlamına mı geliyor? Elbette hayır. Karşılıklı caydırıcılık savaşları tamamen ortadan kaldırmaz, fakat kayda değer oranda azaltır. İsrail açısından Hizbullah'ın kapasitesi ve iradesi saldırıya geçmesini engelleyen bir caydırıcı rol üstlenecektir. Fakat İsrail, Hizbullah'ın bu faktörlerden birini yitirdiğini düşünmesi durumunda -bu kapasitelerini ya da bu kapasitelerini yürürlüğe geçirme azmini yitirmesi- saldırı başlatmaktan çekinmeyecektir. Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan ile meşgul olduğunu ve saldırılarına cevap veremeyeceğini düşündüğü geçenlerde gerçekleşen tam olarak böyle bir şeydi. Karşılıklı caydırıcılık formülündeki risk budur ve bunu "hesap hatası" olarak tanımlamak mümkündür.

 

Tam kapsamlı bir karşı karşıya gelme ihtimalinin az olduğunu söyleyebilir miyiz öyleyse? Cevap "evet, ama"dır. Bu "evet" iki tarafın birbirlerinin canını yakma kabiliyetine ve istemedikleri bir savaşa girmelerine yol açacak bir durumdan alıkoyan karşılıklı caydırıcılığa dayanıyor. "Ama" ise  durumun her an infilak edebileceği gerçeğinden ve her iki tarafın kırmızı çizgilerinin varlığı ve bunların çiğnenmesi durumunda misilleme yapma kararlarından kaynaklanıyor. İsrail yeniden bir hesap hatası yapacak mı? Bu sefer top İsrail'in sahasında.

 

 

Çev: Ozan K. Sarıalioğlu

 

Medya Şafak