Nasrallah’ın Aşura konuşmasının analizi / Seyyid çekici en hassas yere vurdu

Nasrallah’ın Aşura konuşmasının analizi / Seyyid çekici en hassas yere vurdu
Nasrallah âdeta çekici temel menteşeye-bağlantı noktasına vurarak şöyle demiştir: "Geldiğiniz ülkeye geri dönün". Seyyid Nasrallah’ın İsraillilere yönelik bu çağrısı, İsrail’de bu konuda ne denli yaygın bir tartışmanın sürmekte olduğunun farkında olan güçlü birinin sözleridir.

 

 

 

Seyyid Hasan Nasrallah, coşkuyla ve kafasına estiği gibi konuşan birisi değil, tam tersine sahip olduğu muazzam bilgiye ve bu bilginin akıllıca tahlili sonucunda yapılan çıkarsamalara dayanarak konuşan biridir.

 

 

Bessam Abu Şerif*

 

 

Raialyoum

 

 

5 Ekim 2017

 

 

Bazı kişiler Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın güçlü duruşunun ve onun Allah'a ve halkların söke söke eninde sonunda zaferi elde edeceğine olan inancının, güçlü konuşmasını ve düşmana yönelik caydırıcı tehditlerini şekillendiren unsurlar olarak değerlendirebilirler. Hiç şüphe yok ki, bu faktörlerin Seyyid Hasan Nasrallah'ın güçlü ve caydırıcı niteliğe sahip konuşmasında bir rolü vardır, ancak yalnızca bunların etkili olduğunu düşünmek hatalıdır.

 

İlham verici bir lider olan Hasan Nasrallah'ın sözleri hassas bilgi birikiminin ve konuyla ilgili olarak sahip olduğu muazzam miktardaki bilginin bilimsel analizinin bir sonucudur. Dayanak yaptığı bu bilgi ve analiz, ifade ettiği görüşlerinin ve öngörülerinin doğruluğundan emin olmasını ve konuların özünden hiç ayrılmamasını sağlamaktadır.

 

Biz burada Filistin'de Irkçı Siyonist baskıya, kuvvetlerinin eziyetlerine ve yönetiminin zulmüne maruz kalmaktayız; İsrail yöneticilerinin neyin içinde çırpındıklarını, yerleşimcilerin karın ağrısının ne olduğunu ve geri kalan İsraillilerinin endişelerinin neler olduğunu somut olarak biliyoruz. Yine Netanyahu'nun, hükümetinin ve askeri liderlerinin daha aşırı bir tutuma yönelmelerinin, planladıklarının, yaptıklarının ve Orta Doğu'da gerçekleştirmeyi hayal ettiklerinin sıradan insanların gözünde ortaya çıkmasını sağlayan adımları alelacele atmasını sağlayan sebeplerin neler olduğunu biliyoruz. Bunları Seyyid Hasan Nasrallah da biliyor.

 

Seyyid Hasan Nasrallah'ın Aşura konuşmasında yer alan tüm hususlara değil ama bu liderin konuşmasında bizim Filistin'de yaşadığımız gerçeklere ve Düşmanın planlarına ilişkin derin bilgisine ve bu planlara karşı nasıl karşı koyabileceğimize işaret eden bazı bölümlere değineceğiz.

 

Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasında birden fazla kez Düşmanın hükümetine ve hükümetinin başı Netanyahu'ya, askeri ve istihbarat kurumları yöneticilerine seslendi ve ardından tüm İsraillilere mesajlar iletti.

 

Netanyahu'ya, hükümetine ve Siyonist askeri liderliğine şu şekilde seslendi: "Bir savaş başlattığınız takdirde, bu savaşın nasıl olacağını, hangi cephelerde ve sahalarda yürütüleceğini, kimlerin bu savaşa iştirak edeceğini ve savaşın ne zamana kadar süreceğini bilemezsiniz!" Bu sorular çok önemlidir. Zira, bu sorular, savaş ihtimallerine ve savaş şu an vuku bulduğunda onu çevreleyen koşullara ilişkin olarak İsrail İstihbaratının Başbakana periyodik bir şekilde hazırladığı raporda yer alması zorunlu hususlarla doğrudan ilintilidir.

 

Öte yandan Nasrallah, İsrail hükümetine ve bizzat Netanyahu'ya, özellikle istihbarat raporuyla ilgili Hizbullah'a sızdırılan bilgilerin doğru olduğunu ima etmekte; İsrail'in yanlış bilgiler ve hatalı değerlendirmeler çıkmazına girmiş olduğuna dair tespitini buna dayandırmaktadır. Yalnızca bu kadar değil. Nasrallah, bunlara ilaveten, savaşta (Kuzeyde Lübnan sınırındaki) Nakura'dan (Güneydeki) Eilat'a kadar Filistin'de güvenli hiçbir yer olmayacağı ve elektrik, su vb. temel hizmetlerden mahrum kalacakları yönünde İsraillileri tehdit etmiştir.

 

Nasrallah'ın “yalan söylemeyen, tam tersine ne söylüyorsa onu yerine getiren korkunç bir düşman” olduğu görüşü İsrail'de epey yaygındır. Bu nedenle Seyyid Nasrallah'ın sözleri, Direniş Ekseni'nin İsrail'i felç etme potansiyeli konularında Netanyahu'nun bilgi ve istihbaratının yüzeyselliğini ortaya koyan ve bu nedenle tüm ırkçı İsrailliler, sömürgeciler ve müstekbirler için korkutucu nitelik taşıyan sözler olarak algılanmıştır. Böylece Seyyid Nasrallah'ın sözleri İsraillilerdeki mevcut hayal kırıklığı ve endişeyi artırmıştır. Artırmıştır diyoruz, zira Lübnan, Suriye ve Irak'ta Amerikan ve Siyonist sömürgecilerin maşalarına karşı zaferler edilmesiyle birlikte hayal kırıklığı ve endişe zaten başlamıştı.

 

Seyyid Nasrallah'ın sözleri, ırkçı Siyonist hükümetin ve İsrail'deki güvenlik ve askeri liderliğin özellikle Kudüs'e ve çevresine yönelik daha radikal baskı kararlarını ve tedbirlerini alarak hafifletmeye çalışmasına rağmen, esasen artmakta olan söz konusu hayal kırıklığı ve endişe duygusunu daha da artırmıştır.

 

İsrail bu sorunu, “ağrı kesici ilaçlarla tedavi etmeye” çalışmaktadır. Bu meyanda, yerleşimci genişlemeye ivme kazandırılmış, Filistinlilerin mülklerine el konulmuş ve evlerinden ve mülklerinden zorla çıkartılmışlardır. Yanı sıra, Batı Şeria'nın "Yahudiye ve Samaria" isimli Yahudi toprağı olduğu, orada yaşayan Filistinlilerin ancak o toprakların efendisi olan İsraillilerin onayıyla orada kalabilecekleri, Siyonist sömürgecilerin istedikleri an Filistinlileri kovabilecekleri ve mülklerini müsadere edebilecekleri anlamına gelen hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Keza İsrail hükümeti Kürdistan referandumunu Irak'ın petrol kaynakları üzerinde ikinci bir İsrail'in kurulması gibi göstererek İsraillilerin moralini yükseltmeye çalışmakta, bu da hâlihazırda denetimleri altında bulunan Filistin ile Lübnan'ın petrol ve gazından sonra Irak Kürdistanı'nın petrolünü de kontrol ederek İsraillilerin zengin olacakları yönündeki talep ve duygularını okşamaktadır. Tüm bu biçare girişimlere paralel olarak bazı bakanlar yüksek perdeden açıklamalar yapmış; örneğin İsrailli Bakan Yisrael Katz “Lübnan'ı taş devrine geri döndüreceğiz” demiştir.

 

Seyyid Nasrallah İsraillilerin güven ve güvenlik duygusundan uzak, geçmişte “Yenilmez Ordu” olarak isimlendirilen İsrail Ordusu'nun gücünden şüphe duyan tartışmalarını bilim adamı titizliğiyle izlemeye devam etmektedir. Nasrallah âdeta çekici temel menteşeye-bağlantı noktasına vurarak şöyle demiştir: "Geldiğiniz ülkeye geri dönün". Seyyid Nasrallah'ın İsraillilere yönelik bu çağrısı, İsrail'de bu konuda ne denli yaygın bir tartışmanın sürmekte olduğunun farkında olan güçlü birinin sözleridir. Bu sözler İsrail toplumunda kullanımı yaygınlaşan ve "Siz İsrailli misiniz yoksa yerleşimci misiniz?" sorusuyla kendini ifade eden iç çatışma şekillerinden birisini anlamaya bizi yöneltmektedir.

 

İsrailliler, aralarındaki diğer farklılıkların yanı sıra, birbirlerini İsrailliler ve yerleşimciler olarak ayırmakta, bu kapsamda İsrailliler yerleşimcileri bela, istikrarsızlık, endişe ve savaş sebebi olarak suçlamaktadır! Seyyid Nasrallah'ın İsraillilere yönelik geldikleri ülkeye geri dönme yönündeki çağrısı karşı göç (İsrail'den diğer ülkelere göç) konusunda önemli bir rol oynayacak olup, İsrail resmi makamlarının bu önemli konuşmaya kayıtsız kalmayacakları açıktır.

 

İsrail istihbarat servislerinin attığı ilk adım karşı taraftaki açıkları aramak olmuştur. Burada geçmişte olduğu gibi bugün de ırkçılığını ve vahşetini artırmakta olan İsrail hükümeti Hizbullah ve direniş güçlerine yönelik casusluğa iki amaçla daha büyük bir ağırlık verecektir. İlk amaç Hizbullah ve Direnişin sahip olduğu silah ve füzelerin türlerine, miktarlarına ve bunların tutulduğu depolara ilişkin bilgileri temin etmek. İkinci amaç ise Hizbullah liderlerini ve özellikle Nasrallah'ı takip etmek. Takip edilecekler listesine geçtiğimiz günlerde televizyona çıkan Deyrizor'daki Hizbullah saha komutanlarından birisi olan Abu Mustafa eklenmiş ve Suriye'deki casusluk şebekesi daha önce Şehit İmad Muğniye'yi takip ettikleri gibi Abu Mustafa'yı da takip etmekle görevlendirilmiştir.

 

Hiç şüphe yok ki Direniş Ekseni liderliği konudan haberdardır ama burada zikretmek yine de faydalı olabilir. İsrailliler hâlihazırda füze rampalarını ve mevkilerini vurmayı ve İran kuvvetlerine saldırmayı planlamaktalar. Bu bir sır değil ve bu konuda Netanyahu'nun aleni sözlerini hatırlamak yeterli olacaktır.

 

Aslında Netanyahu, iç dünyasında hassas ve kırılgan bir kişiliktir. Radikal, şiddetli ve yayılmacı kararlar alarak bu kırılganlığını örtmeye ve seçmenlerin oylarını etkileme gücünü korumaya çalışmaktadır. Ancak, bu iç kırılgan ve korkak yapısını güçlü ve kibirli görüntüyle örtme çabaları sırasında yapacağı ilk hatada çökmesi kaçınılmazdır. Bana inanmıyorsanız ailesine sorun: askeri alanda çalışmayı reddettiğinde ve yalnızca bir Amerikalıya dönüştüğünde neden annesi ve babası onunla konuşmayı ve görüşmeyi reddetmişler ve Entebbe'de (Uganda) ölen kardeşi Yonatan'ı ona tercih etmişlerdi?

 

Binyamin Netanyahu ilk kez başbakan seçildiğinde onun hakkında "Netanyahu: Yükseliş ve Düşüş" başlıklı kitabımı yayınlamıştım. Bu kitabımda belirttiğim görüşlerimi hâlâ muhafaza etmekteyim. Amerikalı zengin bir Yahudi ailenin şımarık çocuğu olarak ABD'de yaşarken herhangi bir mal dağıtıcısı ya da pazarlamacı gibi lafını sakınmayan boşboğaz birisiydi. Hâlâ o zengin ailenin çocuğu gibiymişçesine bu şekilde konuşmaya ve davranmaya devam ediyor. Ancak şımarıklığın da bir sonu var.

 

Netanyahu'nun ırkçı, radikal, zalimane, çocukların katledilmesi ve benzeri uygulamaları sonucunda kendilerine getireceği belaları gördüklerinde Yahudiler ondan vazgeçeceklerdir. Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsraillilere yönelik, Netanyahu'nun kendi kişisel şanını yükseltmek için yakacağı ateşin odunu olmamaları yönündeki çağrısının anlamı da burada yatmaktadır.

 

Çeviri: Emir Aşnas

 

(*) ÇEVİRENİN NOTU-ÇN: Bessam Abu Şerif, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün önemli isimlerinden birisidir. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi-FHKC kurucularından olup, bu Örgütün Merkez Komitesi Üyeliğini de yapmıştır. 1972 yılında Beyrut'ta MOSSAD'ın bombalı suikastı sonucunda dört parmağını ve bir gözünü kaybetmiş, duyma yetisini de büyük ölçüde yitirmiştir. 1987 yılında FHKC yönetimi ile olan görüş ayrılığı nedeniyle bu Örgütten ayrılmış ve uzun bir süre Yaser Arafat'ın özel danışmanlığı görevini ifa etmiştir. “Oslo Barış Süreci”nin öncülerinden birisi olduğu belirtilmektedir.

 

 

 

www.medyasafak.net