Siyonist rejime bağlı güvenlik enstitüsü Alma, İran’ın Suriye’nin doğusunda füze yığınağı yaptığını ve burayı kendi ürettiği uçaksavar sistemleriyle tahkim ettiğini iddia eden bir analiz yayımladı. İşte o analiz:
Irak’taki en güçlü Şii milis grubu olan Bedir Tugayları’nın komutanı Hadi el-Amiri, 31 Mayıs Çarşamba günü, kuvvetlerinin Suriye’ye girmeye hazırlandığını söyledi. İran öncülüğündeki bu güçlü milis grubunun gelişmiş kapasiteleri, Suriye’deki savaşın dengesini güçlü bir şekilde İran lehine çevirecek, bunun ise ABD, İsrail ve Ürdün için alarm verici sonuçları olacaktır.
Hasan Sivri, Lübnanlı analist Dr. Enis Nakkaş ile ABD’nin Suriye’ye yönelik saldırısından iki hafta önce Medya Şafak için röportaj yaptı. İşte o röportaj:
Tahran’dan Bağdat’a, oradan da Şam ve Beyrut’a uzanan “Şii Hilali”, bazı kaynakların tahayyül ettiği gibi şu ya da bu başkent üzerinden uzanan belli bir coğrafi çizgi değildir. Gerçekte, ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve IŞİD’in 2014’teki Musul işgali sonrasında somutlanmış bir “proje”dir. Bu olaylar bu sanal bağı zerre kadar zayıflatmamış, bilakis güçlendirmiştir.
IŞİD yeryüzünden silindikten sonra Irak’a ne olacağını zaman gösterecek, fakat uzun ve kademeli Balkanlaşma süreci bugün halihazırda geri dönüşsüz hale gelmiş gibi görünüyor.
Artık “kaçınılmaz” olan yeni savaşın başlayacağına şüphe yok. Geriye kalan tek soru ise şu: ilk kim vuracak?
İsrail, 2011 yılından beri Suriye sınırları içinde ve üzerinde gelişen yıkıcı çatışmada artan ölçüde provokatif bir rol oynadı. Pek çok gözlemcinin gözünde İsrail politikası oportünizm ve tek taraflı saldırganlık sınırları içinde gidip geliyor. Gerçekte ise İsrail’in çatışmadaki rolü, yalnızca Suriye için değil, bütün bölge için geçerli İngiliz-Amerikan planlarının çok daha geniş ve uzun vadeli şablonuna uyuyor.