İran’da her seçim döneminde, İran Muhafız Konseyi’nin (Şurayı Nigehbani Kanuni Esasi) kendi çıkarlarına uygun adayları seçerek seçim sürecini manipüle ettiğini iddia eden bir anlatı ortaya çıkar. Bu iddiada bir geçerlilik payı var mı? Batı demokrasilerinde de benzer kurumlar mevcut mudur?
2013’te eski bir Alman devlet görevlisi, bu satırların yazarına gerçek hikâyeyi anlattı: Belgeler, Alman istihbaratına MOSSAD tarafından kullanıldığı çok iyi bilinen İran’daki yönetim karşıtı Halkın Mücahitleri tarafından verilmişti. İsrailliler, bu belgeleri kendileriyle ilişkilendirilmesini istemedikleri için İran karşıtı örgüte vermişlerdi.
Ona göre Husiler “bu havaalanını sıvamaya çok yaklaştılar”. Kaygılı Bilim Adamları Birliği'nde bir füze uzmanı olan Laura Grego, Suudi savunma bataryalarının gelen füzeye karşı beş kez ateşlendiğini belirterek şaşkınlığını vurguladı: “Bu füzeye 5 defa ateş ediyorsunuz ve hiçbirinde vuramıyorsunuz. Bu şok edici bir durum. Şok edici, zira sistemin çalışması ve vurması gerekirdi.”
İran için bu, Katar’la ilişkilerini yoğunlaştırarak KİK’in daha da fazla dağılmasını sağlamak için bir fırsattır. Ülkeye yaptığı gıda ihracatını arttırabilir ve Katar uçuşlarına ev sahipliği yapabilir. Bunun karşılığında Katar’ın Suriye’den çekilmesi beklenecektir. Bu durumda ABD ve Suudilerin KİK aracılığıyla İran’ın karşısına çıkma planı tamamen riske atılacaktır.
Washington tarafından yürütülen askeri operasyonun, hedeflerini gerçekleştirmediği bariz bir şekilde görülüyor. Aksine, ABD başkanı Donald Trump'ın pervasızca varlığını ifade etme girişimi olarak gelen saldırı, hızlı ve apaçık bir şekilde ters yönde sonuç elde etti.
ABD, yaklaşan bir “Yeşil Devrim 2.0” provoke etmek için İran gençlerini etkilemeye ve yanlış yönlendirmeye çabalıyor; ki bu “devrim” bu kez ülkenin iç periferisinde asimetrik terörist savaşla güçlendirilecek ve ABD’nin Körfez müttefiklerinden dolaylı “perde arkası” destek alacaktır.
Asir ve Necran aşiretlerinin üyelerinin Suudi Arabistan’a sırt çevirip, yanıt verdikleri tek aşiret ve din otoritesi olduğu söylenen Şeyh Abdülmalik el-Husi’ye bağlılık yemini etmelerinden bir yıl sonra, Yemen Direniş Hareketi’nin büyük toprak parçalarını kontrolünde tuttuğu söyleniyor. Asir, Necran ve Cizan vilayetlerinin teknik olarak Yemen’e ait olduğunu da belirtmek gerekiyor.